Rusya, yüz ölçümü olarak dünyanın en büyük ve yaklaşık 147 milyonluk nüfusu ile en kalabalık dokuzuncu ülke olma özelliğine sahiptir. Ülkenin etnik yapısı incelendiğinde ise,…
Yazıların kategorisi: “Genel”
Kuzey Kafkasya tarih boyunca mücadele alanı olagelmiştir. Farklı medeniyetlerin sahip olmak istediği bölge, geçmişten gelen stratejik değerini artırmaya devam etmektedir. Özellikle SSCB döneminde, enerji havzalarının niteliği ve enerji nakil potansiyelinin yüksek oluşu itibariyle bu önem bir kat daha artmıştır. SSCB’nin dağılması sonrası Rusya topraklarında kalan Kuzey Kafkasya’da güven ve istikrar ortamının sağlanması için doğru politikalar geliştirebilmek adına bölgenin coğrafi ve beşerî özelliklerinin yanı sıra, jeopolitik ve jeostratejik kıymetinin doğru tahlil edilmesi gerekmektedir. Bölgeyi doğru analiz etmek, mevcut ve gelecekte ortaya çıkması muhtemel sorunların çözümü adına oldukça önemlidir. Bu amaçla, Kuzey Kafkasya’nın coğrafi ve beşerî özelliklerine değinerek, Rusya için ifade ettiği anlamlar üzerine durulacağız.
Arktik, Coğrafi olarak 66. Kuzey paraleli ile Kuzey Kutup noktası arasında yer alan 27 milyon kilometrekarelik alana verilen isimdir. Bölgenin yaklaşık 9 milyon kilometrekaresi karalardan oluşmaktadır. Arktik alan içerisinde kara sınırı bulunan ülkeler; Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İsveç, İzlanda ve Finlandiya’dır. Küresel ısınmayla birlikte bölgede meydana gelen coğrafi değişimler ve bu değişimlere bağlı olarak bölgenin zengin petrol, doğalgaz ve diğer maden yataklarının daha etkin araştırılabilmesi yeni bir mücadele alanı yaratmıştır. Zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra yeni ticaret yollarının oluşması, sahildar ülkelerin,(Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İzlanda) bu olası güzergâhlar üzerinde hâkimiyet iştahlarını kabartmaktadır.
Özellikle sanayi devrimi sonrasında bu tür mücadelelere alışkın olsak da, bölgenin hukuki tanımının yapılmamış ve statüsünün belirlenmemiş olması bu egemenlik mücadelesinin artarak devam edeceğini göstermektedir.
Bu çalışma, değişen coğrafi koşullar itibariyle stratejik önemi gittikçe artan Arktik Bölge üzerindeki mücadelenin ardındaki sebepleri ve güncel durumu hakkında bilgi vermekle birlikte gelecekte olası etki alanlarını incelemektedir.
Diğer taraftan, bölge ülkelerinin uzlaşı sağlamak ve Arktik Alan’ ın doğal yapısının korunması ile alakalı 1996 yılında kurdukları Arktik Konseyi çalışma sistemi incelenecektir.
31 Temmuz 1944 tarihinde imzalanan Devlet Savunma Komitesi kararıyla, 14 Kasım 1944 tarihinde, yaşadıkları coğrafyadan alınan 100 – 120 bin dolayında ki Ahıska Türkü, kış şartlarında üstü açık yük vagonlarıyla Orta Asya’ ya sürgün edilmiştir.
Kış şartlarında haftalarca süren yolculuk sonrası yolda vefat eden 20 bin kişi dışında kalan yaklaşık 120 bin Ahıska Türkü Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a yerleştirilmiştir. Sovyet yönetimi, İkinci Dünya Savaşı sırasında sürgün edilen halkların haklarını 28 Nisan 1956 yılında iade etmiş ve yurtlarına dönmelerine izin vermişken, hiçbir suçu olmayan ve cephede Rusya adına Almanlar ile savaşmış olan Ahıska Türkleri bu uygulamadan muaf tutulmuştur
2010 yılının son günlerinde Tunus’ta başlayan, daha sonradan “Arap Baharı” olarak adlandırılacak olan halk hareketlerinin, temelinde otoriter rejimlerde halkın taleplerinin karşılıksız kalması sonucu, aynı taleplerin yöntem değiştirilerek siyasi otoriteye iletilmesi yatmaktadır. Halk hareketlerinin domino etkisiyle Mısır, Libya ve Yemen’de benzer taleplerle meydana gelmesi neticesinde yönetimler değişmiş ancak 2011 yılında Suriye’de de başlayan olaylar günümüzde iç savaş halini alarak çalışmanın devamında yer vereceğimiz sebeplerle devam etmektedir.
Bu çalışmada, Suriye’nin genel yapısı ve jeopolitik önemi üzerinden yola çıkılarak, siyasal yönetim tarzının ve halk taleplerinin süreç içinde gelişimleri değerlendirilecektir. Suriye Krizi karşısında uluslararası politik çözüm önerileri ve krizin geldiği noktanın bölgesel ve küresel aktörlere yansıması analiz edilerek, barışın taraflarca mutabakat sağlanarak tesis edilmesi için öneriler sunulacaktır.
Arktik, Coğrafi olarak 66. Kuzey paraleli ile Kuzey Kutup noktası arasında yer alan 27 milyon kilometrekarelik alana verilen isimdir. Bölgenin yaklaşık 9 milyon kilometrekaresi karalardan oluşmaktadır.[1] Arktik alan içerisinde kara sınırı bulunan ülkeler; Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İsveç, İzlanda ve Finlandiya’dır. Küresel ısınmayla birlikte bölgede meydana gelen coğrafi değişimler ve bu değişimlere bağlı olarak bölgenin zengin petrol, doğalgaz ve diğer maden yataklarının daha etkin araştırılabilmesi yeni bir mücadele alanı yaratmıştır. Zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra yeni ticaret yollarının oluşması, sahildar ülkelerin,(Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İzlanda) bu olası güzergâhlar üzerinde hâkimiyet iştahlarını kabartmaktadır.
Özellikle sanayi devrimi sonrasında bu tür mücadelelere alışkın olsak da, bölgenin hukuki tanımının yapılmamış ve statüsünün belirlenmemiş olması bu egemenlik mücadelesinin artarak devam edeceğini göstermektedir.
Bu çalışma, değişen coğrafi koşullar itibariyle stratejik önemi gittikçe artan Arktik Bölge üzerindeki mücadelenin ardındaki sebepleri ve güncel durumu hakkında bilgi vermekle birlikte gelecekte olası etki alanlarını incelemektedir.
Diğer taraftan, bölge ülkelerinin uzlaşı sağlamak ve Arktik Alan’ ın doğal yapısının korunması ile alakalı 1996 yılında kurdukları Arktik Konseyi çalışma sistemi incelenecektir.